Bir insan düþününüz, ümitsizlik selinin baþlardan aþtýðý bir anda etrafýna ümit aþýlasýn. Dostluk kelimesi lügatlara hapsedilip çok kimse tarafýndan yalnýzca þarkýlarýn sözlerinde zikredilirken o ‘hakiki dost’ aþkýna dostluðun kitabýný yazsýn. Ömrü boyunca hep sevsin; ama bir kiþiyi, bin kiþiyi, yalnýzca kendisine güleryüz gösterenleri deðil, bütün insanlarý sevsin. Koca kainatý gönül kazanýnda kaynayan ‘muhabbet’ potasýnda eritip ‘bir’ kýlsýn. Yurdunu, milletini, bütün insanlýðý huzura kavuþturmak için herkesin elinden tutsun, ileriye sürsün; ama kendisi hep geri planda kalsýn. Tanýnan, bilinen, sevilen pek çok kiþinin hamurunda onun mayasý bulunsun; ama o ‘sýr hýrkasý’na bürünmeyi þiar edinsin. Ýþte tam yirmi yýl önce, 5 Ekim 1977’de böyle bir alp-eren göçtü bu faniden.
Ýrfan Fethi Gemuhluoðlu günümüz entelektüellerinin bir çoðunu yetiþtiren, tarihi çok iyi bilen, insan sarrafý mütefekkir, hal ehli, aþk ehli bir insandý. Bugün hemen hepimizin kendisi gibi ‘dost’lar aradýðý rahmetli Gemuhluoðlu’nu pek çoðumuz tanýmaz, ama bu az tanýnmýþlýðý Üstad Necip Fazýl Kýsakürek çok net ve açýk bir þekilde anlatýr: “Onu meydan yeri tanýmaz. Fakat meydan yerinin tanýdýðý politikacýlar, muharrirler, fikirciler, hususiyetle “sað” yaftasýnýn belirttiði çerçeve içindekiler çok iyi tanýr… Fethi Gemuhluoðlu harb meydanýnda görünmeyen, fakat ateþ hattýndakilere sakalýk eden, nakliye ve levazým kollarýna yön veren, hususi çevrelerde mayasý halis bir gençlik yoðuran, gönlü tasavvuf kokusuyla ýtýrlý ve dili en murassa Osmanlýca zarfý içinde Ýslami zevk mazrufiyle nakýþlý, son turfanda bir tipti…”
Malatya-Arapgirli Fethi Gemuhluoðlu 1923’te doðdu. Yaptýðý hizmetlerle yaþadýðý döneme bir gönül ve hizmet adamý olarak damgasýný vurdu. Zahiri planda ise çeþitli okullarda Türk dili ve edebiyatý hocalýðý, gazetecilik, Milli Eðitim Bakanlýðý’nda özel kalem müdürlüðü görevinde bulundu. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliði Basýn müþavirliði yaptý. Çok sayýda vakýf, dernek ve hayýr kurumlarýnda hizmet etti. Fethi Gemuhluoðlu, saðlam karakteri, toplumu bir bütün olarak ele alan hoþgörülü tutumu ve herkese sevgiyle yaklaþýmýndan dolayý etrafýnda aydýn bir çevre oluþturdu. Zarif bir Ýstanbul Türkçesiyle yaptýðý konuþmalarýnda, yazdýðý mektup ve makalelerinde iman, aþk, hizmet, emek, hürriyet, güzel ahlak, çalýþkanlýk gibi deðerlerin savunucusu oldu ve bir dönemin yüksek öðrenim gençliðine bu deðerleri aþýlamada çok önemli rol oynadý. Nuri Pakdil’in kalemiyle “Ýnsanýn elinden tutuyor, adeta çaða çýkartarak yürüyüþe alýþtýrýyordu. Konusu hep insandý, insaný araþtýrýyordu. Umutla bakardý insanlara, özellikle çocuklara…” Zübeyir Yetik’in dediði gibi ise “Bizi piþiriyor, insan içine çýkabilecek bir donanýma kavuþturuyordu.”
Bulunduðu bütün görevlerde Batýlýlaþmanýn Türk toplumuna getirdiði tahribatýn onarýlmasý için büyük çaba sarfetti. “Yurdumuzda sanatla baþladý yabancýlaþma, sanatla kalkacaðýz ayaða” diyerek maksada ulaþmak için kavgayý, gürültüyü deðil, güzel yollarý öðütledi. Ýnsanýn içindeki kutuplar ve buzullar, sanatýn, edebiyatýn verdiði sýcaklýkla, insan sevgisiyle kolayca eritilebilecekti ve ona göre hala umut vardý insanlýk için. Bu yüzden de Reþat Aksoy “Hep çaðýran, hep davet eden, “gel” diyen bir özelliðe sahipti” diyerek bu anlayýþýný hayata da geçirdiðini anlatýyor Fethi ‘Aðabey’in. Hizmette önde, mükafatta geride
O, yaþadýðý dönemde de bugün de muhatap olduðu insanlara ayýrým yapmadan el uzattý, iyi ve güzel çalýþmalar yapmalarý için onlarý hep öne itti. Bir o kadar da kendisi geride durdu. Bugün de diyoruz çünkü, onun manevi tedrisatýndan geçen o yýllarýn gençlerinin çoðu bugünün edebiyatçýlarý, yazarlarý, sanatçýlarý ve bürokratlarý.
Fethi Gemuhluoðlu yaþadýðý müddetçe etrafýnda bulunanlara hep vermiþ, ama karþýlýðýnda hiç bir þey istememiþti. Birçoklarý ona vefasýzlýk etse de o ‘azizler’inden, ve ‘efendi hazretleri’nden öðrendiði “Ýyiliðe iyilik her kiþi karý, iyiliðe kötülük þer kiþi karý, kötülüðe iyilik er kiþi karý”‘ terbiye ve edebinde yaþamýþtý. Hiçbir maddi çýkar ve makam kaygýsý taþýmamýþtý, çünkü yine azizleri ona “Makam size deðil, siz makama hükmediniz”‘ diyerek tevazu dersi vermiþti. Prof. Dr. Ayhan Songar bir yazýsýnda “Allah’tan korkar, kuldan utanýr, karýnca ezmez, kimseyi incitmez bir insandý. Yunus’un dediði gibi; Derviþ baðrý taþ gerek / Gözü dolu yaþ gerek / Koyundan yavaþ gerek. Ýþte Fethi Aðabey “öyle” idi… Ne bir eksik, ne bir fazla” derken onun bu derviþane karakterine iþaret ediyordu.
Dost ve dostluk kelimeleri Fethi Bey ile adeta bütünleþmiþti. Onun nazarýnda dostluk kýyýsý olmayan bir umman idi; “Ýnsana dost olmak, fikre dost olmak, coðrafyaya dost olmak, tarihe dost olmak, kendi vücuduna dost olmak, komþuya dost olmak gibi kademe kademe, ama entegre, bir bütün içinde dostluklar söylenmeye mecburdur.” Ancak bu dostluk içinde yaþandýðý takdirde iman, aþk ve hizmet anlayýþý ile toplum huzura erecektir ona göre. Prof. Dr. Sadettin Ökten “Dost diyarýndan gelen derviþ… Hem sevmesini hem sevdirmesini bileceksiniz. Fethi aðabey böyle bir güce malikti” diyor onun hakkýnda.
“Herþeye dost olacaksýn, uykuya, paraya, politikaya dost olmayacaksýn” derdi. Politikaya dost deðildi, ama dost halkasýnda bir çok politikacý da vardý. Uzun yýllar politikayla hemhal olmuþ dostlarýndan Dr. Sadettin Bilgiç onun bu sözlerini tekrarlayýp “Politikacýya dost olmak baþka, politikaya dost olmak baþka. Elbetteki kendisi gibi düþünen kimseler ister politikacý olsun ister olmasýn onlarla teþrik-i mesaisi olmasý tabiidir. Ama Fethi rahmetli paraya ve uykuya hiçbir zaman yakýn olmamýþtýr. Politikaya dost olmamayý herþeyi politikada aramama, hadiselere objektif ve dürüst olarak bakma anlamýnda demiþtir. Fethi rahmetli Müslüman-Türk felsefesiyle hareket ettiði için yakýn münasebet kurduðu kiþilerin farklý siyasi kanaatleri onu ilgilendirmiyordu” diyor.
“Hayatýmda onun kadar çok kiþiyle iliþki kurmuþ bir baþkasýný tanýmadým” diyor Erdem Beyazýt; “Behçet Kemal Çaðlar’dan Tarýk Zafer Tunaya’ya, Genco Erkal’dan Fikret Otyam’a kadar uzanan bir arkadaþlýk hinterlandý vardý. Ýnsanlar arasýnda köprüler kurardý, köprüleri atmazdý. Sýk sýk ‘Herkese bir Hazreti Ömer talihini tanýyýn’ derdi.” Ýnsana dost, kainata dost
Fethi Gemuhluoðlu insana olduðu kadar tarihe ve coðrafyaya da aþýktý, çok okur, çok düþünürdü. Ortadoðu, Afrika, Arabistan, Balkanlar, Afrika ve Türkistan, buralarýn yalnýzlýðý, garib ve hüzünlü oluþu yaraydý onun için. Ümit Anadolu’da, Anadolu insanýndaydý. Bütün sevginin kaynaðý insandý. Gözü açýk olana gün ýþýmýþtý. Kitabý bir canlý gibi görür, bir annenin çocuðuna dokunuþundaki yufka yüreklilikle, merhametle bakar, okurdu. Hele Kur’an-ý Kerim’in, o kelam-ý kadimin yeri baþkaydý gönlünde. “Yeryüzü ve insanlarýn problemi Kur’an’ý anlayamamaktan kaynaklanýyor”du Fethi Bey’e göre.
Bütün, dünyanýn ve insanlýðýn problemi, Kur’an-ý Kerim’le birlikte, Hz. Peygamber’i (s.a.v) anlamaya çalýþmakla çözülecekti. Ama kuru kuruya anladým demek yeterli deðildi. Aþk ve cezbe ile kavramak gerekirdi. Bunun için konuþtuðu kim olursa olsun, direkt ya da dolaylý olarak hep Resulullah Efendimizden (s.a.v) bir söz, bir ilke aktarýr, baðlantýnýn kökten kurulmasý gerektiðini anlatýrdý. Bir de Peygamber-i Ekber’in (s.a.v) ehl-i beytinden, ehl-i beyt muhabbetinden bahsederdi.
Aksiyon’dan