İslamiyette Kadının Yeri
Kadınlar en başta bir anne ve eş olarak toplum içerisinde son derece önemli bir yere sahiptir. Toplumların kalkınıp gelişmesi açısından iyi yetiştirilmiş bireylerin toplum içerisindeki varlığı oldukça önemlidir ve bebeklik döneminden itibaren alınan eğitim, terbiye, ahlaki değerlerin ve bireylerin karakterlerinin oluşum sürecinde annenin çocuğa olan yaklaşımı kilit noktadır diyebiliriz. Bireylerin yetiştirilmensin yanı sıra toplum refahının sağlanması açısından da kadınlara oldukça büyük bir rol düşmektedir. Bir evi yuva haline getiren kadınların, kısacası toplumların mimarı olduğu da rahatlıkla söylenebilir. Kadının tarih perdesindeki rolü incelendiğinde, İslam dini ile hak ettiği değeri aldığını rahatlıkla görebiliriz. İslam dininden önce kadınlar birer köle olarak alınıp satılıyor, yeni doğan kız bebekleri diri diri toprağa gömülüyor ve akla hayale gelmeyecek zulümlere maruz kalıyorlardı. Kadınlar, İslamiyet öncesindeki dönemde birer çocuk yapma makinesi, içine şeytan kaçmış olan günahkar varlıklar, bir isim sahibi olmayı bile hak etmeyen kölelerdi. Hatta İslamiyet öncesindeki Arap toplumu incelendiğinde kız çocuk sahibi olanların bu durumdan büyük bir suç işlemişçesine utandıkları görülmektedir. Hatta ve hatta kadınların ruhunun olup olmadığı tartışması bile demokrasi ve özgürlük açısından reformların yaşandığı dönemlerde hız kesmeden devam etmiştir. İslam dini ise kadının toplumda hak ettiği haklara sahip olmasını ve el üstünde tutulmasını sağlamıştır. İslamiyette kadının yeri bir anne ve bir eş olarak özenle belirlenmiş, erkeklere her zaman kadınlara narin bir şekilde davranmaları belirtilmiştir.
İslamiyette kadının yeri tıpkı erkeklerin kadınlar üzerine bazı haklara sahip olması ile birlikte kadınların da erkekler üzerinde bazı haklara sahip olduğunun belirtilmesi ile hiç olmadığı kadar özel olmuştur. Özellikle Kur’an içerisinde yer alan ayetlerde, kadının bir anne ve eş olarak son derece değerli bir konumda olduğu ve kadınların da en az erkekler kadar değerli ve özel olduğu özenle vurgulanmıştır. Ancak ne yazık ki günümüzün gelişmiş toplumlarında, kadınlar hak ettikleri özgürlüğü ve adaleti görememekte. Neredeyse her gün kadın şiddeti haberleri ile karşı karşıya kalmaktayız. Halbuki Hz. Muhammed’in Veda Hutbesi’nde açıkça belirttiği üzere kadınlar, erkeklere Allah’ın emanetidir. İslamiyette kadının yeri belki de hiçbir dinde olmadığı kadar özel ve önemlidir.
İslam dini ile birlikte kadınlar, en başta yaşama hakkı ile birlikte, mal sahibi olma, kanunların karşısında adalet hakkını arama, evlenme, özel hayatın gizliliği gibi konularda erkekler ile aynı haklara sahip olabilmiştir. Tıpkı erkekler kadınların canı, ırzı ve malı koruma altındadır ve kadına herhangi bir şekilde zarar veren oldukça ağır bir şekilde cezalandırılmaktadır. Aynı zamanda kadınlar yakınlarının geçimini sağlama ve ağır işlerde çalıştırılma zorunluluğundan muaf tutulmuş, eğer istiyorsa geçimini sağlayabilecek, fiziksel yapısına uygun işlerde çalışması konusunda da herhangi bir kısıtlama getirilmemiştir. Kısacası islamiyette kadının yeri aslında tüm kadınların hep olmasını arzuladığı şekilde konumlandırılmış ve kadına hak ettiği tüm hak ve özgürlükler verilmiştir.